Doğuştan İşitme Ve Konuşma Engelliler Hangi Dilde Düşünür?
İşitme engelliler, doğuştan işitme kaybı yaşayanlar ve sonradan işitme kaybı yaşayanlar arasında ciddi farklılıklar vardır. Bu farklar, sadece iletişim yetenekleriyle ilgili değil, aynı zamanda düşünce ve rüya görme biçimlerini de etkiler.
Düşünceler ve Rüyalar: Doğuştan işitme engelli bireyler, dil öğrenmeden büyüdükleri için sesli düşünceler geliştiremezler. Konuşma diliyle düşünmek, sesle bağlantılı bir beceri olduğu için, doğuştan işitme engelli bireylerin zihninde ses bulunmaz. Bunun yerine, düşünceleri daha çok görsel, dokunsal ve işaret dili gibi yöntemlerle şekillenir. Rüyalarında da ses yerine yalnızca görsel imgeler ve işaret dili gibi işitsel deneyimi olmayan diğer duyusal algılar yer alır.
İşaret Dili ve Dil Kullanımı: Eğer işitme engelli bir birey, işaret dilini öğrenmişse, bu birey işaret diliyle düşünme kapasitesine sahiptir. Çünkü işaret dili, sözel dilin işaretlerle ifade edilmesidir ve bu kişiler için bir iletişim şeklidir. Bu bireyler, işaret dilini bildikleri takdirde, düşüncelerini işaret diliyle şekillendirebilirler. Ancak, işaret dili kullanmayan ya da duymadığı bir dilin işaretlerini öğrenmeyen kişiler, başka bir dilde düşünme yeteneğinden yoksundur.
Sonradan İşitme Kaybı Olanlar: Sonradan işitme kaybı yaşayan kişiler, işitme yetilerini kaybettikleri yaştan önce sesli düşünme becerisi kazanmışlardır. Bu yüzden, daha sonra işitme kaybı yaşasalar da, dilsel düşünceleri hala sesle bağlantılıdır. Yani, bu bireyler işitme kaybı nedeniyle düşünce süreçlerinde bir değişim yaşamazlar; hala konuşma dilini ve sesli düşünme tarzını kullanabilirler.
Rüya Deneyimi: Rüya görme süreci de, işitme engelli bireyler için farklılık gösterir. Doğuştan işitme engelli kişilerin rüyalarında ses yoktur, sadece görsel imgeler ve işaret dilindeki semboller yer alır. Hafızalarında işitsel bir deneyim olmadığından, rüya sırasında sesli duyusal öğeler oluşmaz.
Giordon Stark'ın Görüşü: Chicago Üniversitesi'nde görev yapan fizik profesörü Giordon Stark, doğuştan işitme engelli bireylerin düşünce ve rüya süreçlerinin tamamen görsel tabanlı olduğunu belirtir. Stark, işitme engelli bireylerin düşüncelerinin ve rüyalarının yalnızca görsel algılar ve işaret dilinden oluştuğunu vurgular.
Sonuç olarak, işitme engelli bireylerin düşünceleri ve rüyaları, duyusal algılarına göre şekillenir. Doğuştan işitme kaybı yaşayan bireyler, sesle düşünme becerisine sahip olamazlar ve bu durum, rüya görme süreçlerinde de kendini gösterir.